03 Temmuz 2020

Yeni Normalde Hayatımız Nasıl Olacak?

Yeni Normalde Hayatımız Nasıl Olacak?
Yeni normalle hayatımız nasıl değişecek konusunu merak ederek yerli ve yabancı basında çıkan öngörülere, uzmanların tahminlerine internette bir göz attık ve yakın zamanda bizi bekleyen “yeni normal”in ne olabileceğini sizler için derledik.
 
Modern zamanlarda, dünya savaşlarını saymazsak, geçirdiğimiz en kapsamlı “düzen şaşması”nı geçiriyoruz! Bu öyle bir şaşma ki, “normal” bildiğimiz her şey değişti. Selamlaşırken öpüşmek, hapşıran kişilerden korkmamak, sorgulamadan ve canıgönülden uzun ömürler dilemek, okula veya işe geç kaldım korkusu yaşamak, acaba tarihte mi kaldı, diye merak ediyoruz. “Yeni normal” ile hayatımız nasıl değişecek konusunu merak ederek yerli ve yabancı basında çıkan öngörülere, uzmanların tahminlerine internette bir göz attık ve yakın zamanda bizi bekleyen “yeni normal”in ne olabileceğini sizin için derledik.
 
Evlerde mi kalacağız?
Salgın nedeniyle evlere kapandığımız dönemde birçok iş alanı için evlerden çalışmanın daha verimli sonuçlar sağladığı görüldü. Ancak uzmanlar iş yeri konseptinin ortadan kalkmayacağı konusunda hemfikirler. Ofislerden çalışmaya devam edeceğiz çünkü unutulmamalı ki bazı çalışanların ev ortamları sürekli evden çalışmaya müsait değil. Burada saha çalışanlarından bahsetmeyeceğiz çünkü onlar için geleneksel çalışma, önlemler alınmak kaydıyla devam etmek zorunda; üretim devam etmek zorunda.
 
Ofis tasarımı
COVID-19 salgını, ofislerdeki açık çalışma konseptini de masaya yatırdı. Özellikle asansör, toplantı odası gibi ortak alanlar, hastalık kapma riskinin arttığı, salgının yayılma ihtimalinin çoğaldığı alanlar… Açık ofis konsepti, kim bilir, yakın zamanda belki de geçmişte kalacak. Mimarlar, büyük şirket ofislerinin hem kapalı hem açık hale çevrilebilecek daha esnek iç mimari ögeleriyle tasarlanacağını düşünüyorlar. Bu arada, son yıllarda ortaya çıkan ortak çalışma/toplantı alanlarının çoğalacağı da öngörülenler arasında…
 
Görgü kurallarına dikkat!
İş hayatında uzaktan iletişim, yüz yüze iletişimin kısıtlandığı bugünlerde büyük önem kazandı. E-postalarda ilettiğiniz “ses tonu”nuz belki de sizi temsil eden en önemli nüanslardan bir haline geldi. Bu yüzden e-postalara, mesajlara aşırı özen gösterilmesi yerimde olur. Evet, evlerden çalışma ortamı daha esnek olabilir ancak iş saati dışında atılan e-postalar bazı uzmanlarca zorbalık olarak değerlendiriliyor. Çeşitli uygulamalar üzerinden yapılan çevrim içi görüntülü toplantılar da “yeni normal” hayatımızın değerli bir parçası olmaya devam edecek. Araştırmalar, çevrim içi toplantıların yüz yüze toplantılara oranla daha yorucu ve tüketici olduğunu gösterse bile…
 
‘Dijital göçebe’ mi olacağız yoksa?
Instagram’da gördüğümüz, çılgın sayılarda takipçisi olan ve egzotik yerlerden sürekli fotoğraf paylaşan “influencer”lar gibi bir hayat mı bekliyor yoksa bizleri? İş hayatımız son derece kentsel olup belki de gerçek zamanlı hayatımız tam da olmak istediğimiz yerde geçecek… Kuş sesleri, pırıl pırıl bir deniz, tertemiz bir hava! Çünkü büyük şehirlerde yaşam, kültür aktiviteleri, arkadaş-akraba ziyaretleri yani sosyallik ve gece hayatı olmadan çekilmez. Kabul edilmesi gereken bir durum var ki bu salgın, teknoloji odaklı insan hayatındaki değişimi ve gelişimi son derece hızlandırdı. Belki de kafamızı bu kadar karıştırmasının sebebi de can korkusunun yanı sıra, bu hıza ayak uyduramamamız fakat uydurmak zorunda oluşumuz.