30 Mart 2020

Strese Gülüp Geçin

Strese Gülüp Geçin
Bugün strese kapılmadan halledebileceğimiz bir iş neredeyse yok. Günden güne artan veri yoğunluğu, son günlerde beklenmedik bir şekilde hayatımızı kontrol altına alan salgın hastalık ve izolasyon her şeyi daha karmaşık hale getiriyor. Kuşkusuz bundan yüz yıl önceki stresle bugünkü bir değil. Eskiden stres hayatın sadece bir parçasıydı, şimdiyse hayatlarımızı stres domine ediyor.
 
Fazlası zarar
“Hızlı yaşamak” dediğimiz şey hayatımızı kolaylaştırsa da hızdan kaynaklı çok fazla uyaran olması ve bu uyaranları takip edememek kaygılanmamıza sebep olabiliyor. Yoğun gürültü, ani ses ve hareketler veyoğun ışıklar bazen bizi yay gibi geriyor. Bu gerilim, bize ilk insanlardan kalan bir miras aslında. Tarih öncesi çağlarda insanlar, türlerini korumak, hayatta kalmak ve avlanmak için dış uyaranlarla devamlı iç içe yaşadılar. Bu bir stres haliydi ve onların tehlike anında doğrudan harekete geçmek gibi bir şansları vardı. Türümüz hâlâ hayatta: Yani stres, doğal ve koruyucu bir tepki. Bugünün yerleşik düzenli modern dünyasında hayatta kalmak için ise koşullarımız daha farklı. Bu içgüdüleri sergileyemediğimiz ve ilk insanlar gibi atağa geçemediğimiz için, yay gibi kasılmalar vücudumuza yapışıp kalıyor. Uzmanlar belli orandaki stresin motivasyon için gerekli olduğunu söylüyorlar. Ama bildiğiniz gibi fazlası da zarar.
 
Gizli alarm
Stres durduğu yerde durmaz, bizi oradan oraya sürükler. Bazen kendimizi sebebini bilmediğimiz bazı fiziksel sorunların içinde buluveririz. Eğer aceleyle çözülmesi gereken işler arasında bir de bu sorunlar beliriyorsa sebebi muhtemelen strestir. Belki farkındayız belki değiliz ama gün içinde başımıza gelen birçok fiziksel sıkıntının kaynağı ne yazık ki bu sebebin raydan çıkması. Kaygı bozukluğu bu sıkıntılardan biri. Baş ağrısı ya da migren, karın ya da mide ağrısı, sindirim bozukluğu, kas gerilmeleri ve hatta alerji gibi, geçici de olsa günlük hayatımızı olumsuz etkileyen rahatsızlıklar da stresle birlikte gelebilir. Tüm bu sorunlar için ayrı ayrı ilaç kullanmak yerine stresi azaltarak hepsine “elveda” demek mümkün.
 
Gününüze sızmasın
Yoğun stresli bir günün sonunda yaptıklarınızı gözden geçirin. Öncelikle, stresin hangi zamanlarda ortaya çıktığını belirleyin. Mesela bugün neleri unuttunuz? İşler üst üste gelince hepsi birbirine karışır ve bazılarının unutulma ihtimali yükselir. “Hiç unutmam!” dediğiniz o önemli şeyler aklınızın bir köşesine adeta saklanır. Başınıza böyle bir şey geliyorsa birçok işin plansız bir şekilde yığılması sizi böyle bir çıkmaza sürüklüyor olabilir.
 
Zamanı avucunuza alın
Stres motivasyonun en büyük düşmanıdır. Çalışırken tam motivasyon sağlayabilmek için öncelikle halledeceğiniz işleri sıraya koymanızda fayda var. Şimdi durup düşünün: Bir sabah uyandınız, aklınızda yapmanız gerekenler geziniyor; “Önce şunu yaparım, sonra bu işimi hallederim...” diye kafanızdan geçiriyorsunuz, derken gün bitiyor. Günlük hedeflerinizden hangilerini gerçekleştirebildiniz? Muhtemelen çok azını ya da hiçbirini! Kafanızın bir köşesinde yığılan işler, halledilmediği sürece size ruhsal bir sorumluluk yükler ve bu da strese yol açar. Bir öncelik sırası belirleyin ve hepsini sırayla sonuca ulaştırın. Bunu yaptığınızda kendinize de vakit ayırabildiğinizi göreceksiniz. Derler ki, “Aslında bir günün içinde fazlasıyla vaktimiz var ama onu doğru kullanmasını bilmiyoruz.” İşte bunun için doğru zaman yönetimi şart. Zaman gibi akıp gitmek yerine işlerinizi doğru sıraya koyarak zamana hakim olabilirsiniz.
 
Kendinizi dinleyin
Sabahları uyandığınızda, gün içinde ve gece yatmadan önce yapacağınız nefes egzersizleri, vücudunuza oksijen girmesini sağlar. Bu dolaşım, kaygının vücudunuzda ürettiği stresi dolaşım yoluyla kapı dışarı eder. Tek yapılması gereken, her saniye soluduğunuz nefesi düzene sokmak. Göreceksiniz ki bu, strese karşı bir önlem olacak. Yine sabahları yapacağınız birkaç hareket, gece gergin uyumuş olsanız bile uzuvlarınızı esnetip rahatlatır. Çalışma esnasında ufak hareket molaları vermek de kaslarınızın paslanmasını önleyebilir.
 
Beslenirken önlem alın
Beslenme alışkanlıkları her zaman önemli olduğu gibi, yoğun dönemlerde daha da önem kazanır. Stres sebebiyle sekteye uğrayan sindirim sistemi düzensizliğe doğru sürüklenirken bu durum başa bela olabilir. Siz en iyisi yoğun dönemlerinizde yağlı, baharatlı ve öğütülmesi zor yemeklerden uzak durun. Özellikle fazla hareket etmediğiniz bir işiniz varsa bu, durumu daha da zorlaştırır. Ama eğer salata ya da sebze gibi az yağlı ve daha hafif yemekler yerseniz bunları sindirmeniz de daha kolay olacaktır. İçeceklere gelince… Çalışırken en çok tüketilen içecekler arasında yer alan kahvenin belli oranda dinç kıldığını herkes bilir. Fakat bu mucizevi içeceğin fazla tüketildiğinde kaygı halini tetiklediği ve strese yol açtığı da bilinen bir gerçek. Mide yanması, reflü gibi stresle birlikte ortaya çıkan şikayetler, kahveyle daha da çoğalır. Bu nedenle özellikle kafeinli içecekleri az tüketmekte fayda var.